Kaptan Köşkü..
Bazı Türk pilot ve havacı kesim dilimize ingilizceden geçen cockpit kelimesi için türkçe karşılığı olarak Kaptan Köşkü’nü uygun buldu. Aslında bu tabir psikolojik olarak kokpit ortamının takım olma duygusunu negatif yönde etkileyen bir anlama sahip.
Bu tabiri ilk duyduğumda inanmak istemedim çünkü, realite karşısındaki insan içgüdüsünün temayülü her zaman otorite sahibinin isteği doğrultusunda oluşmak ister.
Bayrak taşıyıcımız olan Türk Hava Yolları, özellikle avrupada Air France ve Aeroflot ile birlikte bu bağlamdaki rakipleri ile kıyaslandığında havayolu olarak en fazla kaza oranına sahip olan şirketlerin başında gelmekteydi. Kokpitteki sinyorite işleyişinin abartılı gösterimleri sonucu insanlar, doğru bildiklerini ifade edemiyor, üst konumdaki kişilerin yanlışlarını sessiz kalarak veya düzeltmesini umarak felakete doğru uçuyorlardı.
Asya merkezli şirketlerde görülen ast-üst ilişkisinin uçurumlara ulaştığı anlayış, ülkemiz altyapısında ve doğal olarak bu altyapının gelişmiş beyinlerdeki versiyonuyla uçak kokpitinde yer bulmaya başladı.
Makarayı geriye saralım ve hatırlayalım.
Benim de gurur duyduğum ve dünyada alanında hemen hemen her dalda ilk sırada olmasını istediğim ve arzuladığım bayrak taşıyıcı şirketimiz ilk uçuşunu Curtiss imalatı 208 seri numaralı Kelebek adı verilen King Bird D-2 uçağı ile Eskişehir aktarmalı İstanbul – Ankara uçuşu olarak gerçekleştirmiştir. Sadece 5 yolcusu vardı ve İstikbal göklerdedir sözünün sahibi Atamız hayattıydı. Yıl 1933.
1972 yılı Eastern Airlines 401 kazası ile başlayan Kokpit Kaynak Yönetimi ve bileşenleri, 1990’ların sonlarına doğru Tehdit ve Hata Yönetimi ile 6. jenerasyonuna kadar ilerledi.
Tehdit daha en başından algılanmalıydı, uçuşun güvenliğinde piramidin en alt tabakasından en üst tabakasına kadar herkesin payı vardır görüşü benimsendi. Tehdit tehditken, hata olmadan ortadan kaldırılmalıydı. Bu noktada da CRM’in daha 1. ve 2. jenerasyonlarının konusu olan kokpit ve ekip içerisindeki bütünlük, bir hiyerarşi zinciri altında irdelenmeliydi. Yoksa her kafadan bir ses çıkar, karar oluşturma süresinde aksamalar meydana gelirdi.
Ama gelin görün ki, bizlere küçüklüğümüzden beri öğretilen hayatın her alanı için kullanılan hemen hemen herşeyin fazlasının zarar olma durumu bu noktada cereyan etmişti.
Vurguyu daha iyi hissetmek için burada bir parantez açalım ve kokpit teriminin nereden geldiğine bir göz atalım.
Havacılık dünyasındaki “kokpit” terimi, kökenini zengin ve derin bir geçmişten alır, denizcilik dünyasından gelir. Bu terim, başlangıçta denizcilik dilinden alınan bir terim olup, 20. Yüzyıl dünyasında havacılık alanındaki teknolojilerle uçaklar için de kullanılmaya başlanmıştır.
Denizcilik bağlamında, kokpit terimi, geminin güvertesindeki gömülü ve kapalı bir bölgeyi ifade ederdi ki burası geminin yönlendirilmesi için kullanılırdı. Bu özgün tasarım, sert hava koşullarına karşı koruma sağlarken, navigasyon için merkezi bir konum sunuyordu. Terim, kısa sürede denizcilik bağlamından havacılık dünyasında anlam kazandı.
20. yüzyılın başlarında, havacılığın ilk adımlarını atan Wright kardeşlerin öncülüğünde, uçaklar oldukça basit makinelerdi. Pilotlar, denizcilik gemilerinde bulunan kapalı alanlara benzeyen sınırlı bir alanda temel kontrolleri kullanıyorlardı. Dolayısıyla “kokpit” terimi, uçuş yapılan makinelerde pilotların işlettiği bölgeyi tanımlamak için havacılık terimlerine entegre oldu.
Kokpit Tasarımındaki İlerleme:
Havacılık teknolojisinin ilerlemesi ile birlikte, kokpit tasarımı ve işlevselliğinde paralel bir evrim yaşandı. Manuel kontrollerden elektronik enstrümantasyona geçiş, kokpitin sofistike bir kontrol merkezi haline gelmesini sağladı. Modern kokpitler, pilotlara karmaşık hava sahasında gezinme ve değişen durumlara uyum sağlama imkanı sunan bir dizi ekran, kontrol ve navigasyon sistemleri ile donatıldı.
Geçmiş yüzyılın sonlarına doğru tanıtılan glass cockpit (uçuş bilgilerinin toplu olarak gösterildiği ekranlar) gibi yenilikler, geleneksel analog göstergeleri dijital ekranlarla değiştirdi. Bu geçiş, pilotlar için verimlilik, hassasiyet ve geliştirilmiş durumsal farkındalık açısından önemli bir adımdı. Kokpit, temel bir kontrol merkezinden teknolojik olarak gelişmiş bir hale dönüştü ve bu durum, havacılık teknolojisindeki hızlı ilerlemeyi bir kez daha gözler önüne serdi. Parantezi kapatalım.
Üşenmedim, 17. yüzyılda horoz dövüşlerinin yapıldığı alandan veya denizcilik terimi olarak bir geminin arka tarafındaki cockswain istasyonunun bulunduğu bölgeden geldiği düşünülen cockpit (kokpit) kelimesi için, Türk Dil Kurumu websitesindeki kelime arama butonuna kokpit ve kaptan köşkü yazdım. Kokpit için pilot kabini tabiri uygun bulunmuş. Kaptan köşkü ise gemi kaptanlarının gemiyi yönettiği bölüm olarak nitelendirilmiş. Ama unutmayalım. Gemi kaptanları ve yardımcıları seyirleri sırasında uçak kokpitlerinde olduğu gibi Pilot Monitoring ve Pilot Flying şekilde görev alanlarına sahip değiller. Yani bir kişi gemiyi kullanacak, diğer kişi otorite ile iletişim kuracak olgusu kokpit gibi değildir. Genelde bütün sorumluluk, irtibatlar, ve manevralar gemi kaptanı tarafından yapılıyor. Yani havacılıktaki CRM olgusu denizlerde BRM (Bridge Resource Mnagement) olarak geçer ve içerisinde barındırdığı anlam daha farklıdır. Siz bu terimi alır, ben kaptanım kokpitte benim köşkümdür derseniz, kokpit takım ruhunu kaybeder, girişkenlik (assertiveness) ortadan kalkar. Kaptan pilot yalnız olarak uçmaya başlar. Peki kokpit terimine alternatifler ne olabilirdi?
-Komuta odası
-Belki uçuş güvertesi..
“Kokpit” terimi, zaman içinde etkileyici bir evrimi simgeler, denizcilik dünyası ile sınırsız gökyüzünü birleştiren bir köprü oluşturur. Wright kardeşlerin temellerini attığı başlangıçlardan modern uçakların karmaşık kokpitlerine kadar olan bu evrim, insan yeniliği ve ilerleme arayışının bir tanığıdır. Teknoloji, havacılık manzarasını yeniden şekillendikçe, kokpit her uçuşun merkezi rolünü sürdürmeye devam edecek. Uçak kokpitinde bireysellik olmaz. Kokpitte bulunan herkes komuta zinciri yapısı altında yapılan hatadan veya gösterilen performanstan sorumludur. Kişiler birbirlerine yardım ederler, hatalarını düzeltmeye çalışırlar. Bu açıdan Kaptan köşkü tabirini kokpit için hiç ama hiç uygun bulmadığımı belirtmek isterim.
Blog yazınızı keyifle okudum kaptanım aynı şekilde diğer blog yazılarınızda havacılık için sunduğunuz katkılardan dolayı teşekkür ederim. Başarılarınızı devamı ve havacılık alanına daha fazla katkılar bulunmanız dileğiyle.
Uçuş yönetim köşkü denmesi daha mantıklı olur ,yardımcı pilotların psikolojileri de düşünülmeli…ortak yapılan bir işte tek taraf üstün görülmemeli, Pilotlar da ki ast üst ilişkisi ego savaşlarına dönüşmektedir. Ve bu da sağlıklı bir uçuşun olmasına negatif yönde etki etmekte olacağını düşünüyorum .Bu yazıya sonuna kadar hak veriyorum. 👏👏